Çizgi Film Karakterleri
Çizgi Film Karakterleri
|
Tazmanya Canavarı
Deli dolu, azman, kuduruk, gerçek bir canavardı. Hön hön hön diye dönerek çıka gelir, ne var ne yok yer, ortalığı silip süpürürdü.
Roadrunner çölde yaşayan çılgın bir kuştu, bunun belalısı Coyote diye bir çakaldı. Bunlar çölde deliler gibi koşar ama Coyote hep arkada kalırdı.
Roadrunner buna bir saniye görünür, “beep beep” diye korna gibi öterek sinirini bozar, sonra yine tozu dumana katarak ortadan kaybolurdu. Coyote buna tuzaklar kurmuş, kafasına kayalar atmış, yine de yakalayamamıştı.
En meşhur çizgi filmlerden biriydi. Jerry pervasız ve de cüretkar bir fareydi. Hiç çekinmeden yaşadığı evin buzdolabını boşaltır, deliğine taşırdı.
Tom elinden geleni ardına koymaz, bunu yakalayıp ekmek arası afiyetle yemek için planlar yapardı. Bunların çizgi filminde insanların suratı hiç görünmezdi, sadece bacakları görünürdü. Tom sahibesine melek gibi gülümser sonra canavar gibi Jerry’nin peşine düşerdi. İkisi de birbirini pataklar ama sonunda minik Jerry kazanırdı.
Duffy Duck
Duffy Duck
Bugs Bunny’nin arkadaşlarındandı. Kaçık bir ördekti, sürekli bela çıkartır, karşılığında da pestil gibi olana dek dayak yerdi.
Meksikalı bir fareydi, kocaman şapkası bile vardı. Bunun en önemli özelliği acayip hızlı koşması, mütemadiyen civardaki kedilerin eline vermesiydi.
Üç Küçük Domuzcuk’tan sonra Gaye arkadaşımızın en sevdiği karakterdi kendisi ayrıca. Bu fare yüzünden bazı arkadaşlarımız deli gibi acılı kurufasülye yemiş, dilleri şişip dudakları kabararak resmen rezil olmuşlardır..
Roger Rabit’ten önce tavşan Bugs vardı. Bunun elinde sürekli bir havuç bulunur, “arkiidiişşş” diye konuşurdu. Deliğinden çıkar, maceralara koşardı. Bunun belalısı kel kafalı, bodur bir dayı vardı. Bir keresinde Bugs Bunny bu herifin kafasına masaj yapmış, çalı gibi saç çıkmasını sağlamıştı.
Kocaman turuncu ayakları, eşşek gözü gibi mavi gözleri olan sarışın bir kuştu. Bu da hünsa karakterlerendi, yani kız mı, erkek mi anlaşılmazdı. Bu kuşcağız yaşlı bir nineyle yaşar, kafesinde uslu uslu otururdu.
Sevimli ve güzel kedi Silvester’i görünce “aaa bi kedi gördüm sanki” der, tüneğinde tepinerek “gördüm bir kedi gördüm ” diye bağırırdı. Silvester’in derdi günü Tweety’i 2 dilim tost ekmeği arasına koyup, tuzlayarak yemekti. Bazen de bunu başarırdı, ama lokmasını sindiremeden Nine yetişir, Silvester’i kuyruğundan kaldırıp poposuna vurarak “tükür tükür” diye bağırırdı. Tweety pat diye yere düşer, “yaramaz kediiii” diye Silvester’i azarlardı.
Kaptan Mağara Adamı
Kaptan Mağara Adamı
Yeni nesil Taş Devri’nin süper kahramanıydı. Wilma ile Betty gazeteci olmuşlar, her işe burunlarını sokuyorlardı.
Bu yüzden ne zaman kötü adamı kızdırsalar adam bunları kaçırtıyor, kızlar “İmdaaatt kaptan mağara adamııı yetiişş” diye bağırınca bu dayı zopasını alıp uçarak kızları kurtarmaya gidiyordu. Yolda benzini biter, motoru tekler, arada yere düşerdi.
Fena değildi, eğlenceli bile sayılırdı. Baştan ayağa kılla kaplıydı.
Çocukluğumuzun efsane denizcisiydi. Sevgilisi Safinaz’la bir türlü evlenmediler, yüzyıllarca nişanlı kaldılar.
Safinaz fasülye sırığı gibiydi, ölçüleri 40-40-40 tı. Bu Safinaz pek ayran gönüllüydü, kendisine yan bakan, çiçek veren her herifin peşinden gider, kollarına atlar, sonra başı sıkışınca Temeeel diye bağırırdı. Temel Reis bir kutu ıspanak yiyince pazıları kocaman şişerdi. Sonra da Safinaz’ı öpmeye çalışan adamı döver, .
Bu kötü adamların en meşhuru Kabasakal’dı.
Bir nesil bu Temel yüzünden “ıspanak ye, ıspanakta demir vardır, güçlenirsin çocuğum” lafını dinlemiş, zorla ıspanak yemiştir. O yüzden bizim kuşak ıspanaktan nefret eder.
Ah bu Pamuk acıların kızıydı. Öksüzdü, cadoloz bir üvey anası vardı, kraliçe üvey ana sihirli aynasıyla konuşup dururdu. Sonunda kafayı sıyırmış, en güzel olmak için Pamuk’u öldürmeye karar vermişti.
Ormanda avcıdan kaçan pamuk, 7 Cüceler’in evine sığınmış, bunlara kibarlık kuralları falan öğretmeye başlamıştı. Kendi de bu arada çeyizini hazırlıyor, prensini bekliyordu. Sonunda prens gelip bunu götürmüş, kraliçe de Hakkın rahmetine kavuşmuştu. Pamuk’u biz çılgın Türkler bile sinemaya uyarlamıştık, başrolde de Zeynep Değirmencioğlu oynamıştı, Allah akıl fikir versin!
Disney’in en klasik uzun metrajlarından biriydi. Minik tahta çocuk Pinokyo’nun etli kanlı hakiki bir oğlan çocuğu olmak için uğraşmasını konu alırdı.
En önemli özelliği yalan söyledikçe bununun uzamasıydı. Hatta abim benim de burnuma bakıp yalan söylediğimi anladığını iddia eder, beni korkuturdu. Bu çizgide çok güzel mavi elbiseli, kelebek kanatlı bir de peri kızı vardı hatırladığım kadarıyla.
Ben yıllarca Gufi’yi yaratık zannettim. Sonradan öğrendim ki köpek cinsindenmiş. Gufi saftirik bir hayvandı.
Bunu çoğumuz Miki’den daha çok severdik, çünkü çok öfkeliydi, hiç iyi huylu ve de sıkıcı karakterlere benzemezdi. Donald’ın Deyzi isminde bir sevgilisi, üç tane de yaramaz yeğeni vardı.
Donald’ın başı sürekli küçük yaratıklarla dertteydi. Pikniğe gider, karıncalar yemeklerini çalardı. Ormancı olur, yaramaz sincaplarla uğraşırdı. Ya da hamakta keyif yapmak istese bu sefer arılar buna saldırırdı.
Donald yerinden fırlar, arka arkaya anlayamadığımız galiz küfürler savururdu. Bir özelliği de donsuz gezmesiydi. prensip itibariyle sadece üstünü giyer, alttan çıplak dolaşırdı.
Dünyanın en meşhur faresiydi. Pluto isminde cibilliyeti belli olmayan bir köpekle birlikte yaşardı, kafasında kocaman kurdelesi olan Mini diye de bir sevgilisi vardı.
Donald ve Gufi en iyi arkadaşlarıydı, beraber maceradan maceraya koşar, bin türlü kılığa girerlerdi. Bunların bir tane karavana dönüşen evleri vardı, bu karavanla yaşadıkları macerayı ben çok severdim.
Yaz tatili kuşağında TRT’de yayınlanan çizgi dizilerden biriydi. Gadget kimselere benzemeyen bir kahramandı. Her yanından bir alet çıkar, tepesinden helikopter açılır, bizimki uçarak kötüleri takip ederdi.
Mekanizmanın çalışması için HADİ HADİ GADGET KOLLAR ya da işte HADİ HADİ GADGET-KOPTER demek gerekirdi. Her bölümde başka bir macera yaşar, sonunda mutlaka kötüleri yakalardı.
San Fransisko’da mı Kaliforniya’da mı ne öyle bir memlekette geçerdi.
Bir grup oğlan arka bahçeyi kazarken eşşek kadar bir yumurta bulmuşlar, yumurtadan dana kadar bir dinozor çıkmıştı, mavi gözlü sevimli dinoya, Denver adını takmışlar sonra da beraber alemlere akmışlardı.
Bu Denver’a söfçü şortu ve güneş gözlüğü giydirip plaja götürürler, sörf yaptırırlar da kimse bunun dinozor olduğunu anlamazdı. Yıldız şeklinde Elton John gözlüklerini takıp rock n’ roll bilem yapmıştı. Eğlenceli geliyordu o zaman bize.
Hayatımıza Star1 ile girmiş bir çizgi filmdi, özellikle oğlanlar daha çok severdi bunu. Çünkü araba ve kamyonlar hakkındaydı.
Kahramanımız arabalar hızla giderken birden bükülüp katlanmaya başlar ve robota dönüşürlerdi. Sonra da bir güzel kötülerle dövüşürlerdi. Oyuncakları da heryeri kaplamıştı, epey popüler olmuştu.
Taşdevri’nin gelecek çağlarda geçen versiyonuydu, bunların da herşeyi egzantrik ve moderndi.
Hizmetçileri robottandı, araba yerine uçan daireleri vardı doğal olarak. Bende fazla bir heyecan uyandırmazdı gelgelelim.
Gelmiş geçmiş en hızlı silah çeken kovboydu, gölgesinden bile hızlı ateş eder, sürekli Joe, Jack, William ve Avarel Dalton kardeşlerin peşinden koşar, aptal köpek Rin Tin Tin’in başını beladan kurtarır, emektar atı Düldül ile muhabbet ederdi.
Red Kit herkesin sevdiği bir klasikti, Milliyet gazetesi yıllarca bunun çizgi romanını vermişti. Red Kit her maceranın sonunda ortadan kaybolur, batan güneşe doğru atını sürerken, ben yalnız bir kovboyum diye şarkı söylerdi. Kıyafeti hep aynıydı, ama yıllar sonra sigara içmeyi bırakmış, onun yerine ağzında bir ot taşır olmuştu.
Sarah Bernhard’la, Kalamiti Jane ile maceralar yaşamış, bir keresinde Nensi diye bir kızla nişanlanmıştı. Çinli çamaşırcı, akbaba cenaze levazımatçısı en sevilen tiplerdendi. Posta arabası şirketi Wells Fargo Co. sloganı Yolculukta Banko idi. Kızılderililer’le barış çubuğu içer, Papatya Kasabası’nı korur, posta arabalarına eşlik ederdi. Kusursuz adamdı. Aşıktım herhalde ben Red Kit’e.
Türk gençliğine pizza sevgisi aşılayan çizgi filmdir. Bu dizide Japon Sensei Splinter, 4 tosbağası ile yeraltında saklanırken Shredder’ın mutasyon ışınlarına maruz kalıyor ve en son lağım faresine dokunduğu için fareye dönüşüyordu.
Tospaalar da insana benziyorlardı. Splinter bunlara en sevdiği Rönesans sanatçılarının isimlerini takıyor ve Shredder’in üzerine salıyordu. Bunlar hep yeraltında lağımda yaşıyor ve sürekli ama sürekli pizza yiyorlardı. Bunlara yardım eden bir de televizyoncu kız vardı, April.
Bu April’in sarı bir tulumu vardı ve başka hiçbirşey giymezdi. Severek izlerdik biz bu kaplumbağaları.
Bu çizgi film sonradan özel kanallarda sıkça yayınlansa da asıl popülaritesini TRT’de gösterildiğinde kazanmıştı. Çok eskiydi, seyrettiğimiz ilk kocaman gözlü, kabarık sarı saçlı, acı çeken kızlı japon çizgisiydi.
Ayı Yogi
Bir grup arkadaşını yanına alıp acayip bir gemi ile dolaşan, maceradan maceraya koşan bir ayı idi bu. Sürekli efeemm diye konuşur, başına bin türlü iş açar, panik içinde sağa sola koşuştururdu.
Düpedüz salaktı. Yanındaki küçük Bobi mi Bobo mu, o daha zekiceydi. Ama benim için en güzeli hergün yediğim Ayı Yogi’li baldı, şimdi olsa da alsak keşke, o Ayı Yogi şişesindeki balın kokusunu bilem hatırlarım hala.
Şirinler 3 elma boyunda, mavi renkli ve de kukuletalı bir grup yaratıktı. Mantarların dibinde bir köyde yaşarlardı, köy imamı da Şirin baba diye sakallı muhterem bir zattı.
Bunun donuyla şapkası kırmızı idi. Ama o da diğerleri gibi üstsüz gezerdi. Sonradan köye çirkin bir kız gelmiş, Şirin baba büyüleriyle kızı Britney Spears’a çevirmiş, ismini de Şirine koymuştu, Şirine yüzünden bütün şirinler birbirine girmişti.
Bunların gözlüklü bilgin şirini, şişko aşçı şirini, uykucu tembel şirini, adaleli güçlü şirini vardı. Ama en güzeli peşlerindeki hain Gargamel’di, kedisi Azman’la bu dırdırcı Şirinler’i yakalamaya çalışır, birtürlü beceremezdi. Gargamel yıllar sonra sanal alemde bizim kuşağın en çok tercih ettiği takma ad olmuştu.
Çizgi Film Yapım Aşamaları
Çizgi Filmlerin Yapım Aşaması
1. Sinopsis: Senaryonun ana teması doğrultusunda, senarist ve yönetmen tarafından hazırlanır.2. Story-board (Resimli senaryo): Yönetmenin düşündüğü çizgi film sahneleridir.
3. Timing (Zamanlama): Planlanan sahnelerin süresinin tesbitidir.
4. Fon müziği: Filmin atmosferine ve ritmine göre besteci tarafından hazırlanır.
5. Lay-out: Yönetmen veya vazifelendireceği bir yardımcı tarafından story- board’a uygun olarak dekor ve tiplerin son şeklini almasıdır.
6. Animasyon (hareketlendirme): Story board’daki hareketli sahneler animatörler tarafından gerçekleştirilir.
Bir saniyelik çizgi film elde edebilmek için 24 kare resim çizmek lazımdır. Gözümüzün görme özelliğinden faydalanarak daha az resimle (24 kare yerine 12 kare çekim yapılmaktadır).
7. Dekorlar: Bacg-round Story-board’daki sahnelerin geri planları, hadiselerin geçeceği yer ve mekanlar, Bacg-roundcular tarafından çizilir.
8. Kopya ve renklendirme: Animatörlerce hazırlanan hareketli figürler, çini mürekkeple veya fotokopi ile asetat’a kopye edilir. Renklendirmeciler tarafından boyanır.
9. Görüntüleme: Çizgi filmi meydana getiren şahıslar ve hadiseler geçeceği mekanlar, çekim planına göre tek kare çekim yapılabilecek bir kamera yardımıyla 8 mm-16 mm-35 mm veya video olarak görüntülenir.
10. Kurgu: Görüntü, ses, gürültü, müzik, Story-board’a göre yerlerine konur.
11. Eşleme: Değişik seslerin sahnelerdeki dozlarının ayarlanması.
12. Laboratuar: Çekim video dışında film olarak yapılmışsa, negatiflerden pozitif filmler elde etme.
Çizgi Film Nasıl Yapılır ?
Çizgi Film Nasıl Yapılır ?
Çocukların zevkle izlediği çizgi filmler aslında çok büyük uğraşılar sonucu ortaya konulan bir iştir. Öyle ki, çok sayıda ayrı ayrı yapılmış resmin filme alındıkta sonra, ekranda birbiri ardına gösterilmesiyle gerçekleştirilir. Tabi bu iş çok sabır ve özen gerektirir.
Eski zamanlarda çizgi film yapımında karakalemle çizilmiş resimler kullanılırdı. Fakat 1980′li yıllardan sonra bilgisayar teknolojisinin kullanılması ile işler biraz daha kolaylaşmış ve üç boyutlu karakterlere daha da hareketlilik verilmiştir. Yine de karakalemle çizilen resimler önemini yitirmemiştir. Hala bu şekilde çizilen resimler bilgisayara taratılarak, hareketllik kazandırılmakta ve seslendirilmektedir. Bir çizgi filmin yapımında bir saniye için yaklaşık 25 adet resim kullanılmaktadır. Bu da işin ne kadar zaman gerektirdiğini ve zorluğunu gösterir. Bir çizgi sinemanın yapımı neredeyse bir ya da birbuçuk yıl alabilmektedir. Sinemasına göre de maddiyet artmakta ve azalmaktadır.
Amerika’lı Walt Disney, çizgi film alanında önder isimlerden biridir. Eski zamanlarda sesli ve daha sonra renkli sinemaya geçişle birlikte, Walt Disney’in yarattığı, tıpkı insanlar gibi konuşup gülen hayvan kahramanlar kısa zamanda popüler olmuştur. Bunlar arasında en ünlü olanı Miki Fare (Mickey Mouse) dir.
İstenilen her senaryoya uyarlanan çizgi filmler her çocuğun gönlünü feth etmiştir. Her türlü hikayeyi üç boyutlu bir şekilde bizlere sunar. Ülkemizde Kanal D Çocuk, Carton Network, Yumurcak TV ve TRT Çocuk popüler çizgi film kanallarındandır.
Çizgi Film Nedir ?
Çizgi Film Nedir ? |
Çizgi film (animasyon), birkaç resmin arka arkaya hızlı bir şekilde gösterilmesiyle elde edilen hareketli görüntüdür.
Geçmişte animasyonlar birkaç kağıda istenen resimlerin çizilmesi ve kağıtların hızlıca geçirilmesi veya bir çemberin içine konup döndürülmesi ile yapılıyordu.
Günümüzde bilgisayar teknolojisi hem vektör hem de piksel tabanlı animasyonlar yapılmasına olanak sağlamaktadır. 2D animasyon tekniğinde saniyede 12 kare çizilerek yapılır. Limited animasyon tekniğinde ise daha az kare çizilerek yapılmaktadır. Bir animasyon filmi yapılmadan önce karakter tasarımları arkasından senaryonun storyboard çalışması ve en son layout çalışması yapılmaktadır. Profesyonel bir şekilde yapılması planlanan bir animasyon filmine bu aşamalar geçilmeden başlanamaz. Animasyon teknikleri son zamanlarda yapılan işlerle teknikte sınır tanımadığını göstermiştir. Fakat genel olarak kategorize etmek gerekirse 3D, 2D, stop motion, cut-out en yaygın tekniklerdir.
"Saniyede 12 kare çizilir ve limited çalışmalarda daha da az sayıda çizilir" ibaresi yerine "daha yoğun animasyonlarda saniyede 24 kare çiziliyor" ve aslında, "gerektiği kadar kare" çiziliyor. Hareket çok hızlıysa tek kareden, normal hızda iki kareden yapılıyor.
Animasyonu, bilgisayar tekniğine göre kategorize etmek, yanlıştır. Çünkü, animasyon, öncelikle bir SANATtır. Bir sanat biçimini, onun aracı olan bir teknikle ifade etme biçimi, ancak ve ancak Türkiye'ye özgü bir çarpık sosyo-kültürel gelişimin sonucu olabilir. Bu itibarla, 2D animasyon-3D animasyon şeklinde ikiye ayırarak, animasyon açıklanamaz.
Animasyon (canlandırma) sanatı, üç temel kategoride icra edilir: Klasik, CG (Karakter jenerasyonu -3d olarak bilinir) ve stop-motion. Canlandırma (filmi) sanatçıları, ayrı ayrı uzmanlık ve bilgi gerektiren bu üç kategoriden birinde çalışmalarını gerçekleştirebileceği gibi, bazen karışık teknikler de kullanılmaktadır. Örneğin, klasik animasyon ile birlikte, CG tekniklerinin aynı filmde birlikte kullanımı, son yıllarda çok sık görülen bir karışık teknik uygulamasıdır. Zira, özellikle konulu uzun metraj animasyonlar, ekip çalışmasına uygun olduğundan, sinema kurallarını göz ardı etmeyen tecrübeli bir yönetmen gözetiminde, rahatlıkla karışık uygulamalar gerçekleştirilebilir. Keza, sinema filmlerinde animasyonun kullanımı, hem çok eskidir, hem de son yıllarda giderek gelişen CG tekniklerinin foto gerçekçiliğinin ürettiği görsel efektler sayesinde, artık birbirinden ayrılmaz olmuşlardır.
Animasyon, aslında sinemanın atasıdır. 1870'li yıllarda, ortasında bir lamba bulunan (ışıklı) dönen diskler üzerindeki şeffaf alanlara çizilen ve bugünün çizgi film karakterlerine benzeyen çizgi tiplerin çeşitli hareketlerini perdeye yansıtan araçlar vasıtasıyla, ilk sinema, daha doğrusu, ilk çizgi film gösterileri düzenlenmiştir.
Klasik animasyon teknikleri ise Lumiére Kardeşler'in sinema makinesini icat etmelerinden sonra daha gelişerek, bugünkü biçimini almıştır. Klasik animasyon tekniği, bu itibarla, hayli eski olmakla birlikte, hiç bir zaman "bilgisayar tekniklerinin gelişmesi" yüzünden terk edilmiş, arkaik bir sanat biçimi değildir. Halen, gerek ışıklı masa, gerekse de, tablet kullanılarak, klasik animasyon, yani çizim yoluyla animasyon yapılmaktadır. Elbette, bilgisayar tekniklerinin gelişmesi, bundan yaklaşık on yıl öncesine kadar (1997) yaygın olarak kullanılan asetata boyama tekniğini ortadan kaldırmış, ayrıca kurgu tekniklerinde çok daha ileri teknikler ile görsel efektlerin rahatlıkla kullanılmasını sağlamıştır. Fakat, klasik animasyonun veya el çizgili animasyonun bilgisayar teknikleri ile ikamesi hiç bir zaman söz konusu olmamıştır.
Hayal Genişliği ve Sabır:Çizgi filim, oldukça pahalıya mal olan ve gerçekleşmesi çok sabır ve titizlik gerektiren bir iştir. Her hareket, saniyede yirmi dört resim elde etmek üzere ayrıştırılır. Dekorlar ve aksesuvar da bir o kadar tekrarlanır: bu ise, birkaç dakikalık gösteri için binlerce resim demektir.
Bu resimler genel olarak saydam selüloit tabakalarına çizilip her biri bir öncekinin üzerinden, sadece hareket izlenimi yaratacak biçimde, hafif değişikliklerle kopya edilir. Bu sistemle, her sahnenin dekoru bir defa çizilmiş olur; saydam üzerine çizilen kişiler bu dekorun üstüne konur. Nihayet, bütün bu işler tamamlandığında, seslendirmeye (konuşmalar ve müzik) başlanır.
Ressamlar, daha hızlı ilerlemek, daha az para harcamak ve daha eğlendirici etkiler yaratmak için, birçok yöntem bulmuşlardır. Sözgelimi bazıları, oyulmuş kâğıtlar (Mimica), fotoğraf dekorlar (Jean İmage), bazıları da çizgi çizgi değişen desenler (Foldes) veya doğrudan doğruya filim şeridi üzerine kazılmış desenler (McLaren), renkli tozlar (Lapoujade), telden ve her maddeden eşya (Co Huedeman), bebekler (*Trnka) veya kişiler kullanırlar. İşte sinemadan sonra «sekizinci sanat» adıyla anılan çizgi filim, canlı resim haline gelerek gelişmiştir. Son yıllarda, özellikle televizyon programlarında yer alan, yetenekli ressam ve karikatürcülerin eserleriyle çizgi filim gerçek bir sanat niteliği kazandı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
0 yorum: